En son haberlerde çocuklar, tıbbi bakım çalışanları, kronik sağlık sorunları olan kişiler, obezite, astım ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerin Domuz Gribi H1N1 virüsüne yakalanma konusunda en büyük risk altında olabilecekleri belirtilmektedir. Henüz pek çok şey bilinmemekle birlikte, Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) 5 Ekim 2009 tarihli Star Tribune gazetesinde Nisan-Ağustos ayları arasında H1N1'den ölen 36 çocuktan altısının hiçbir kronik sağlık sorunu olmadığını belirtmiştir.
Bakteriyel hastalık
Ancak hepsinde eşlik eden bir bakteriyel hastalık vardı. Bugüne kadar gribe bağlı ölümlere en sık neden olan hastalık stafilokok (staphylococcus aureus) olmuştur. Ve nüfusun üçte biri, çoğunlukla burunlarında ya da ciltlerinde bu bakteriyi taşımaktadır. Temel olarak grip solunum yollarında hasara yol açıyor ve bu da stafilokokun akciğerlere ulaşmasını sağlıyor. Sağlık ve esenlik alanında geçirdiğim 28 yılı aşkın sürede öğrendiğim en önemli şeylerden biri de viral ve bakteriyel hastalıkların vücuda nasıl yerleştiğidir. Herkesin enfeksiyon kapması tesadüf değildir.
Daha ziyade, hastalanıp hastalanmayacağınızı belirleyen şey vücudun bağışıklık sisteminin durumudur. Stres, gıda seçimleri, kişisel bakım ve temizlik ürünleri ve ev, iş ve dış ortamlardaki hava kalitesi gibi günlük yaşam tarzı seçimleri (sadece birkaçından bahsetmek gerekirse), vücudun bağışıklık sistemini tehlikeye atan başlıca faktörlerdir. H1N1 gribine ve diğer bazı hastalıklara yakalanma riskini azaltmanın en iyi yolu, tesadüfen komplikasyonlara neden olabilecek aşılar yaptırmak değil, bağışıklık sistemini geliştirmek ve en üst düzeye çıkarmak için etkili önlemler almaktır.
H1N1 virüsü
Birçok insan H1N1 virüsüne maruz kalacak olsa da, virüse yakalanma riski en yüksek olan kişiler bağışıklık sistemi zayıf olanlardır. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek ve sağlıklı bir ev ortamı yaratmak için basit ama son derece etkili teknikler bulacaksınız. İlk olarak 100% Saf Terapötik Sınıf Uçucu Yağları kullanmakla başlayabilirsiniz; bu yağlar insanlığın M.Ö. 4500 yıllarına dayanan ilk ilaçlarıdır. Hatta bugün Avrupa hastanelerindeki doktorlar hastalarına bu yağları tavsiye etmektedir.
Önerilen esansiyel yağları her gün ayak tabanına uygulamak, vücuttaki olası zararlı bakteri ve virüslere karşı savunma sağladığından bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Buna ek olarak, evinizde bir soğuk hava difüzörü ile uçucu yağları yaymak, havadaki bakteri, mantar, küf ve kokuları güvenli bir şekilde gidermek için onları havaya dağıtarak ailenizi daha da korur. Bu yağları solumak bağışıklık sistemi için son derece faydalıdır ve atmosferi arındırarak ek bir güvenlik katmanı sağlar. Bu yağları, sağlıklı kişisel bakım ürünlerini kullandığım ve yaşam tarzımda bazı değişiklikler yaptığım için on yıldan uzun bir süredir hasta olmadığım için bunun işe yaradığını ilk elden biliyorum. Bu hayati yağların değerini ve etkinliğini daha da kanıtlamak için, bu yağları ayak parmakları için uygulayan ve çok sayıda çocuğun grip olması nedeniyle okulları defalarca kapatmalarına rağmen hiçbir grip hastalığına yakalanmayan okul öğretmenleri olan birkaç arkadaşım var.
Sonuç
Şimdi, size tüm uçucu yağların eşit yaratılmadığını ve aynı kalitede olmadığını söyleyeceğim, yani bu raporda anlattıklarımı yapamazlar. Gerçekte, bugün piyasada bulunan esansiyel yağların çoğu sizinle paylaştığım şeyi yapamaz. Bu nedenle, yağlarınızı vücudunuza uygulamadan veya solumadan önce nerede yetiştirildiklerini ve kurutulduklarını bildiğinizden emin olun. Ayrıca etiketi okuyun, üzerinde 100% Saf Terapötik Sınıf Uçucu Yağlar ile birlikte 'Topikal ve aromatik kullanım içindir' ibaresi bulunmalıdır. Eğer etikette böyle bir ibare yoksa, kullanmayın. Cildinizde ciddi yanıklar veya daha da kötüsü ile karşılaşırsınız. Özetle, evinizi korumak için bir numaralı tavsiyem 100% Saf Terapötik Sınıf Uçucu yağları kullanmaktır. Hastalıkları önlemek için D ve C vitamini, sarımsak ya da okaliptüs hapları gibi normal önerilen ürünleri almak mümkün olsa da, hiçbir şey hayati yağların etkinliği ve hızıyla kıyaslanamaz - hiçbir şey!
